Benim babam iki kere baba
Yıllar yılı millete bekçi babalık etmiş
Ve ömrünün sonuna kadarda bana
Hani eskiden bekçi babalar vardı
Sokakların ve evlerimizin vazgeçilmez koruyucuları
Herkes bekçi baba derdi onlara
Benim babamda işte öyle idi
Milletin bekçi babasıydı
Göreve çıktığında sokak başında çaldığı düdüğü
Sanki bütün sokaklarda yankılanırdı
Ve düdük sesini duyan hırsızlar kaçacak delik ararlardı
Bekçi baba geliyor diye
Köşe bucak kaçarlardı
Bekçi babam kar demeden kış demeden
Dolaşırdı sokak sokak
Gecenin ayazı ciğerine kadar işlerdi de yinede hayıflanmazdı
Ne üşüdüğünü ne hastalığını kimselere belli etmezdi
Ama sonradan çıkacaktı sancıları
O soğuk ayaz gecelerin kuru soğuğu ciğerlerine kadar işleyecek
Ve verem hastalığına yakalanacak
O hastane benim bu hastane senin yıllar yılı dolaşacaktı
Ve yine sonu bir hastane yoğun bakımı olacaktı babacığımın
Yıllar yılı devletine ve milletine hizmet etmiş
Ve sonunda verem hastası olmuştu babacığım
Ama hiçbir zaman dertlenmedi ve sitem etmedi
Bu dertler içinde çekip gitti bu yalan dünyadan
Ve ben şimdi her yalnız kaldığımda
Anılarımızı geçiriyorum aklımdan
Çocukluğumda geçen günler
Hiçbir zaman çıkmaz hatıralarımdan
Hep onur duyardım babamla
Hayretler içinde kalırdım
Gece göreve gider gündüz ise okul önlerinde
Ya simit satardı yada şeker satardı
Gece izinli olduğunda dahi kahve kahve dolaşıp
Ceviz helva satardı
Bazen bende beraber çıkardım akşamları
Akşamları ceviz helva satar
Gündüzleride okuldan sonra simit satmaya giderdim babamla
Cuma günleri Yığılca’mın pazarı olurdu
Sabah namazında kalkıp fırına gider
Sepet sepet simitleri doldururduk
Ve pazarcı arabası mustan amcanın otobüsü vardı o zamanlar
Koşa koşa götürürdük simitleri otobüse yüklerdik
Ve Yığılca’ya giderdik satmaya
Yığılca’da akşama kadar simitleri satar
Dönerdik tekrar Düzce’ye evimize
Ama gün içinde benim yaramazlıklarımda olurdu tabi
Yığılca’da köprü vardır değirmenin yanında her kes oraya yüzmeye giderdi
Bende simit tepsisi başımda giderdim oraya imrenirdim yüzen çocuklara
Burhan diye bir arkadaşım vardı
Hoş halen arkadaşım ya
Kendisini topal dedirtmezdi o zamanlar
Her kes ona topal burhan diyordu
Şimdi dedirtiyormu bilmiyorum ama
Eğer halen dedirtmiyorsa kendisinden özür dilerim
Hep kanıma girerdi hadi sende gir diye
Bende simit tepsisini bir kenara bırakıp dalardım tabiî ki
Ama tam ben suda iken bir bakardım ki
Aha babam başımda ödüm patlardı
Atardı okkalısından iki şaplak
Ben seni simit satmayamı gönderdim
Melene yüzmeyemi diye kızardı
Hey gidi günler hey
Hey gidi babam hey şimdide olsaydında
İki şaplak değil iki yüz şaplak atsaydın keşke
Çocukluğumda hep babamı düşünür merak ederdim
Bu adam hiç uyumazmı hiç yorulmaznı diye
Hep çalışıyor hep çalışıyor
Hiç dinlenmiyordu
Babam her ne kadarda olsa gücünce zorluyordu hayatı
Ve bende ona özenerek bende çocuk yaşta zorlamaya başladım
Hayatla mücadele etmeyi savaşmayı babamdan öğrendim
Ah babam ah keşkeler seni getirmez ama
O kadar yalnızım ki yokluğunda
Sana şimdi o kadar hak veriyorumki
Anlamadım senin kıymetini sağlığında
Ama artık malesefki çok geç
Ve sen yoksun şu an yanımda
Hani hep öğütler verirdin
Sigara içme içki içme arkadaşlarını iyi seç diye
Hepside bizim içinmiş anlayamadım
O gençliğin vermiş olduğu kara cahillikle
Dinlemedim seni af et
Hep sözlerin batardı sanki kötülüğüme söyler gibi
Ama sen haklıymışsın babam sen haklıymışsın
Senin sözünü dinlemediğim sana kulak asmadığım için
Senden özür dilerim babam
Bu şiiri avcılarda bir çay bahçesinde yazıyorum babam
Yalnız başıma oturup çayımı yudumlarken
Seninle hatıralarım düştü aklıma
Ve aldım kalemi elime
Anılar birden gözümde canlandı
Tüm anılarımızı yazsam bir kitap olur ama
Şiirlerimde yer vereceğim anılarımıza
Bak böyle anılar falan derken ne geldi aklıma
Bana güç bela işe gidip gelsin diye bir bisiklet almıştın
O zamanlar Yığılca’ya taşınmıştık
Ve Güney altına birde ev yapmıştın
Bir ramazan günü akşamı
Ben iftardan donra gideceğim beni bisikletle bırak demiştin
Ve iftardan sonrada beraber yola çıkmıştık
Sen arkada ben önde dümende tıngır mıngır gidiyorduk
Yolu yarıladığımızda o bisiklete ne olduysa ikiye bölünüp
İkimiz beraber yola yuvarlanmıştık
Senin elinde sıyrıklar vardı
Benim elim kolum ve bacağım yaralar içinde kalmıştı
Nasıl olduğunu anlamamıştık
Bir bisiklet ikiye hemde kırılmayacak yerinden nasıl kırılmıştı
Ben onu öğrendim babam
O akşam biz giderken yolda gidenler varmış
O gidenlerden hani bizim köyde Cemalettin varya
Tenekeli derler işte o demişki ulan sessiz teyyare gibi geçtiler demiş
Ve lafı söyler söylemez bir ses duymuşlar
Paldır küldür diye
Bize meğer nazar değmiş babam bize tenekelinin nazarı değmiş
Banada ertesi günü hasan kara söyledi
Sen gülermiydin ağlarmıydın bilmiyorum ama
Bende güleyimmi ağlayayımmı bilemedim
Babam seninle çok anılarımız var
Ara ara yer vereceğim şiirlerimde
Şimdi o kadar yalnızımki babam
Senin yokluğun kor gibi oturdu yüreğime
Sağlığında değerini bilemediğim için
Bana verdiğin öğütleri dinlemediğim için
Senden milyonlarca kez özür dilerim
Bana verdiğin emekler için
Beni gizli gizli sevdiğin için
Bütün haklarını helal et babam
Bütün haklarını helal et babam
4156 kez okundu.