Nasreddin Hoca birgün eline bir çömlek alıp Akşehir Gölü'nün kenarına gider. Elindeki çömleğinden çıkardığı kaşık kaşık yoğurdu göle döküp gölü karıştırır. Bunu fark eden çevredekiler şaşırarak: Hocam böyle ne yapıyorsun? diye sorarlar. Hoca: Göle yoğurt çalıyorum der. Bunun üzerine çevredekiler: Hocam hiç göle yoğurt tutar mı? diye itiraz ederler. Hoca; Ya tutarsa… diye cevap vererek “olmayacak işlerle uğraşanlar”a dikkat çeker.
Adalet, alın teri, huzur yerine kötülük, haksızlık, sömürü düzeni, huzursuzluk taraftarları da her zaman olacaktır. Doğruluk, izzetli yürüyüşüne devam ederken ona çelme takmaya çalışanlar olmuş ve olacaktır. Peki sizce hakikat yolcularına tezgahlanan oyunlar tutar mı? İyilik, her zaman galip gelecektir. Müslümanlar aleyhinde nice entrikalar katılıp karıştırılsa da tutmayacaktır. Anadolu irfanının karakteri sağlamdır. Göle yoğurt tutmadığı gibi, yabancı mayalar tutmayacak, bu fıtrat bozulmayacak. Ancak bizim kendimizi tanımamız gerekiyor. Bin yıllık şanlı tarihimizde Müslümanların dünyaya hediye ettiği medeniyetin tek sahibi zannedilen Avrupa, yakın zamana kadar zavallı bir haldeydi. Rönesans ve Reform hareketleriyle biraz aydınlandı.
Dostlar, size bugün İtalya haritasında çizmenin ucunda yer alan Sicilya'daki İslam medeniyetinin Avrupa'ya katkılarından biraz bahsedeyim: Sicilya'nın Hristiyan krallar tarafından yönetilmesine rağmen Müslümanların sanat, bilim ve teknoloji alanındaki başarıları, yönetimde önemli görevlerde bulunmaları, Avrupa'nın elitlerini hayran bırakmıştır. Sicilya'da Hristiyan kralların giydiği kıyafetlerde, kullandıkları unvanlarda, imzalarda ve paralarda bile İslam kültürünün izleri açıkça görülmektedir.
Sadece Sicilya'nın Başkenti Palermo'da üç yüz cami inşa edilmesi Müslümanların mimari alana ne kadar katkısı olduğunu gösterir. Müslüman olmayan kadınların bile modaya uyarak Müslüman kadınların kıyafetlerini giymesi ve peçe takması dikkate şayandır. Avrupa'nın karanlık ortaçağdan kurtulmasında Sicilya İslam medeniyetinin büyük bir payı olmuştur. Çünkü bilginin taşıyıcısı kağıt, coğrafi keşiflere imkan sağlayan pusula, askeri alanda kullanılan barut Avrupalılara, Müslümanların eliyle ulaşmış, onları aydınlanma çağına götürmüştür.
Avrupa'nın Müslümanlara vefasını Endülüs (İspanya) üzerinden ele alalım. Endülüs medeniyeti, Avrupa'nın gelişmesinde önemli rolü olan bir medeniyettir. Peki Avrupa buna ne kadar vefa gösterdi? Hristiyanlar, Endülüs'te yaşayan Müslümanlara şirin vaatlerle yaklaşmıştı. Bazı Müslümanlar ise haçlıların şefkatli ellerine(!) ilgi duymaya başlamıştı. Durum hiç öyle olmadı. Hristiyanlar bu katliamda bir milyona yakın kitap yaktı. Müslümanlara özgür bir şekilde yaşayacaklarına söz verilerek 1492 yıllarında başlayan işgal, ağır zulüm, 1568 yılına kadar devam etmiştir. Bu süreçte zorla Hristiyanlaştırılmalar, korkunç İspanyol engizisyon mahkemeleri, infaz törenlerinde canlı canlı yakılmalara yürekler dayanamadı. Hatta çoğu kurbanlar yakılacak kadar bile yaşayamayıp işkence altında öldü. İslami elbise giyimi yasaklandı. Müslümanlar da vaftiz edildi, kabul etmeyenler ise köleleştirildi. Hapis, sürgün, işkence, mallarına el koyma ve ateşe verme gibi pek çok zulümler yaşandı.
Değeri Dostlar! Tarihimizi, medeniyetimizi kimliğimizi ve bizden olmayanları iyi bilmemiz gerekiyor. 2022 yılımız da bitiyor. Ömrümüzden bir yıl daha geçiyor. Bugün ölsek şimdiye kadar yaşadığımız ömrümüzün hesabını vermeye hazır mıyız? Kimseye bir borcumuz kalmasın. Rabbimize karşı ihmalimiz olmasın. Aralık ayının sonu bize bunları hatırlatsın. Alkol, kumar, zina, israf gibi taşkınlıkların yaşandığı yılbaşı kutlamaları bu Hristiyanlara aittir. Bir Müslümanın bu kutlamalara katılması “celladına aşık bir mahkuma” benzemez mi? Elbette ki milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir Müslüman yılbaşı kutlamaz. Müslümanları kuşatmaya çalışan bu emperyalizm başarılı olmayacak. Göl yoğurt tutmadığı gibi entrikaların mayası tutmayacaktır. İnkarcılar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Allah kalan ömrünüzü, geçen ömrünüzden hayırlı eylesin.
2559 kez okundu.