Veli VERGİLİ

YIĞILCA ARISI VE YIĞILCA’DA ARICILIK – Veli VERGİLİ

service

             Yığılcanınsesi  Gazetesi’nin Değerli Okuyucuları ve Sevgili Dostlar, bu hafta başlıkta görüldüğü gibi konumuz;  Yığılca arısı ve Yığılca’da arıcılık. 

Geçen hafta Sarıkaya Mağarası’nı gazetemizin haberinde ve köşe yazımızda gündeme getirmiştik. Pazar sabahı Turizm Bakanlığındaki arkadaşımın mesajı ve sosyal medyadaki haberlerden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kesin korunacak hassas korumaya alınmış oldu. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. 

Ayrıca bildiğiniz gibi geçen hafta 12 Mart da İstiklal Marşımızın kabulünün 100. yılını, 18 Mart’ta  ise Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini Anma Günü’nün 106. yıldönümünü kutladık. Bu hafta ise Orman haftası kutlanacak. Yine 21 Mart Nevruz Bayramı ve Aşık Veysel’in ölümünün 48.  yıldönümü idi. Saygıyla anıyorum. Bizi biz yapan değerlerimizi unutmamız lazım. Bu önemli günlerimiz hepimize kutlu olsun. 27 Mart da Berat Kandilimiz var. Allah’ım en güzel şekilde idrak etmeyi hepimize nasip etsin.

           Değerli Okuyucular, koronavirüs nedeniyle kısıtlandığımız şu günlerde doğaya duyduğumuz özlem daha bir arttı. Yavaş yavaş baharın ayak seslerini duyuyoruz. Bu özlemle birlikte aslında doğaya olan ihtiyacımızın ne kadar önemli olduğunu anladık. Doğada bizim için çalışan, hiç karşılık beklemeden ürününü gasbetteğimiz arı denen bir canlı ve onun mucizevi ürünü bal var. Kuran-ı  Kerim’de şifa özelliğinden birkaç bölümde bahsedilen bu mucizevi ilahi gıda adeta bir şifa deposudur. Elbette hakiki ise. İbn-i Sina bal için : “Yiyeceklerin yiyeceği, içeceklerin içeceği ve ilaçların ilacı bal. ” der. Bal, binlerce yıldır birçok hastalığın tedavisinde yardımcı olarak kullanılmış ve şekerden çok daha öte olduğu tüm antik tıp sistemleri tarafından fark edilmiş bir ilaç, besindir. Bunu üreten arı ise bundan birkaç yıl önce dünyanın en önemli canlısı seçilmiştir. Birleşmiş Milletler 2018’de 20 Mayıs’ı ” Dünya Arı Günü” olarak kabul etmiştir. Dünya’da  tarımda tozlaşmanın  %70-80’i arılar tarafından sağlanıyor. Arı dünya için olmazsa olmaz, baş tacımızdır.  Arılar olmasa acaba ne olur bunu düşünmenizi isterim. Bilim adamları insan hayatının bile sonu olur diyor. Gerisini siz düşünün.

           Gelelim Yığılca arısına. Yığılca arısı adını ilk defa 2005 yılında Yığılca Orhangazi Pansiyonlu İlköğretim okulunun eski pansiyon yemekhanesinde yapılan bir toplantıda duymuştum. Düzce Üniversitesi arıcılıkla ilgili bir toplantı düzenlemiş, toplantıya arıcılıkla  ilgili Türkiye çapında tüm uzmanları ve önemli kişileri davet etmişti. Toplantı da o zamanlar Yrd. Doç. olan Meral KEKEÇOĞLU adındaki bir öğretim görevlisinin Yığılca arısı sözünü duymuştum. Şahsen ben çok sevinmiştim. Çünkü Yığılca adında bir canlımız olacaktı. Meral Hoca Tekirdağ Üniversitesi’nden geldiğini, Yığılca arısını incelediğini, bazı yönleri ile  Kafkas arısına benzediğini fakat bazı yönleri ile ondan daha üstün özellikleri olduğunu o toplantıda ifade etmişti. Meral hoca daha sonra Dagem müdürü oldu. Yığılca arısının tanınmasın sağladı. Ne kadar sevinmiştim. Çünkü o zamanlar 10-15 kovan arım vardı. Arımızın bir adı oluyordu. Hele Yığılca adında bir ürün hepimizi gururlandırmıştı. Meral Hoca bu arı ırkının korunması gerektiğini, dışarıdan arı girişinin önlenmesini istiyordu. Tabii bu durum toplantıya katılan bazı arı simsarlarını rahatsız etmişti. Çünkü her sene Mayıs ayında istedikleri gibi Yığılca’ya geliyor, balını alıp gidiyorlardı.

        2007-2008 yıllarında Yığılca Bal Üreticileri Birliği kuruldu. Yığılca’ya yabancı arı girişine kısıtlama getirildi. Yığılca  Bal Üreticileri Birliği, Düzce Üniversitesi, Kaymakamlık, Belediye ve ilçedeki bazı arıcıların gayretleri ile Yığılca arısı tescillendi.

Yığılca ekotipi diğer ekotiplerin 3 katı bal verimine sahip olması yapılan araştırmada Yığılca arısının bölge koşullarında diğer genotiplere göre gözle görülür şekilde hızlı bir bal depolama özelliği sergilediği, nektar akım dönemi sırasında kuluçka alanını iyice daraltarak yoğun bir şekilde bal depoladığı ve daha derin petek gözleri inşa ederek birim petek alanında daha fazla bal biriktirdiği tespit edilmiştir. Yığılca arısı ve balının tanıtımı, 2009 yılında DAGEM’in kurulması ve yapılan “Arı Biziz, Bal Bizdedir. ” Birlikte daha fazlasını yapabiliriz ve Balköy projeleri yapılan eğitici vb. çalışmalarla ivme kazanmıştır. Daha sonra 2015 yılında kurulan BALKÖY arıcılık kooperatifi Yığılca’da arıcılığın iyice tanınmasını sağlamıştır. Ancak bazı kısır çekişmeler, daha çok kazanma hırsı, siyaset, çok başlılık ve kurumsallaşmadaki yetersizlik, Yığılca’da arıcılığın gelişmesini engellemektedir. Her şeye rağmen ilçemizde arıcılık daha çok kitlelerin ilgilenmeye başladığı bir geçim kaynağı olma yolunda hızla ilerlemektedir. Düzce Üniversitesine bağlı Yığılca Arıcılık Meslek Yüksek Okulu’nun açılması yerinde bir gelişme olmuştur.

          Bu hafta DAGEM’de yapılan bir toplantı ile 2021 yılında Yığılca’da arıcılıkla ilgili neler yapılacağı ile ilgili bazı somut bilgiler öğrendik. Tabii bunlar tüm arıcıları ilgilendiriyor. Değerli dostlar : “Bayırda bağını, evinde sağımı, bahçende arını eksik etme!” atasözü ile arıcılıkla yapmak isteyenlere kısaca bilgi vermek istiyorum. Ben 1996 yılından beri kendi ihtiyacım olan balımı karşılamak için bu işe başladım. 25 yıldan beri arılarımla ilgileniyorum. Ekonomik olarak hiçbir külfeti yok. Bazı yıllar 100 kiloya yakın bal sattım. Bu hayvanlarla uğraşmak insana ayrı bir keyif veriyor. Hele baharda sabahleyin kovanların yanına gidip onların çalışmaların bir gözlemlemenizi isterim. Arı gibi çalışmak sözünü görürsünüz. Nasıl gidip gelirler; kimisi polen, kimisi bal taşır. Onları izleyen insana daha çok  çalışma isteği aşılar. Onların bu çalışmalarını fabrikalarda işçilere, tarımda çalışanlara, motivasyon olarak doping olsun diye sporculara izletmek lazım. Bazı arkadaşlar arıdan korktuğu için bu işi yapmak istemiyor. Arıyı duman, insanı iman yola getirir. Korkmayın arının zehiri bile bize fayda sağlıyor.

        Değerli Okuyucular, dünyada arıcılıktan daha karlı ve helal bir iş olamaz. ilçemiz arıcılık için biçilmiş kaftan. Yalnız zamanlamayı iyi yapmak lazım. Eğer böyle bir uğraşa başlamak istiyorsanız Mayıs ayı başında arı satın alın. Arı beyinin genç olmasına ve Yığılca anası olmasına dikkat edin. Arı iyi, kuvvetli olursa balı Bağdat’tan gelir. Ağustostan sonra ekilen darıdan, bal vermeyen arıdan, kocasından sonra kalkan karıdan, hayır gelmez. Yani arınızın cinsi çok önemli. Her arı bal yapmaz. Kovanınıza aldığınız arı kovanı on çıtalı olsun. Bu yıl böyle bir kovanı 1000 veya 1200 TL ye alabilirsiniz. Kovanınıza hemen üst ballık koyun. Yalnız ilaç bölgesinden uzak olmasına dikkat edin. Havalar uygun giderse Temmuz ayının ortasında arınızdan 15 kiloya yakın bal alırsınız. Sonra kestane olan bir yere getirirseniz 15 kilo da oradan alsanız toplam 30 kilogram bal elde etmiş olursunuz. Bir kilo balın 150 tl olduğunu düşünürsek kazancınızı hesaplayın. Bire üç yüz, dört yüz karınız olur. Kovan sayınızla karınızı hesaplayın. Gerçekten mevsim iyi gider, arılarınız Yığılca arısı ve sağlıklı ise arıcılık çok güzel bir uğraş. Tüm dostlara tavsiye ederim. Yalnız insan sağlığını tehdit eden yerlerde bu işi yapmamanızı öneririm. Ağzında bal olan arının kuyruğunda iğnesi vardır. Arı zehiri bazı insanlarda alerji yapabilir. Daha çok bilgi için DAGEM ve ilçemizdeki usta arıcılardan yardım alabilirsiniz. Bu haftada burada yazıma son verirken herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu ve bereketli bir yıl dilerim. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşca kalın, dostça kalın.

         Veli VERGİLİ  v.vergili59@hotmail.com    TEL : 05064189664  

5910 kez okundu.

YIĞILCA ARISI VE YIĞILCA’DA ARICILIK – Veli VERGİLİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Yığılcanın Sesi Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Reklam