Veli VERGİLİ

RAMAZAN BAYRAMI GELİRKEN – Veli VERGİLİ

service

           Değerli Okuyucular, Sevgili Dostlar, sağlıklı olan, ekonomik durumu iyi olan, bir meşguliyeti olanlar için zaman durmak bilmeden geçip gidiyor. Artık bahar iyice kendini hissettirmeye başladı. Geçen hafta 6 Mayıs’ta baharın geldiğini müjdeleyen Hıdrellez Bayramı’nı kutladık. Ömrümüzün  gençlik yılları  gibi olan  bahara kavuştuğumuz için önce Allah’ımıza şükürler olsun. Doya doya yaşamak lazım. Çevremizde sık sık sesini duyduğumuz guguk sesleri, sabahın seherinde duyduğumuz bülbül sesleri, ağaçlarda daldan dala koşup yuva yapmaya çalışan kuş sesleri, hele arısı olanların kovanların önündeki arı sesleri bizleri hayata daha çok bağlayıp yaşama sevincimizi artırıyor. Tam olarak günü ve saati belli olmayan Ramazan’ın son on gününde olduğu rivayet edilen, daha çok Ramazan ayının 27. gecesinde kutlanan, Kuran’ın indiği, Kadir Gecesi’ni  8 Mayıs’ta kutladık. Manevi dünyamızı aydınlatıp gelecek seneki Ramazan ayı ve Kadir Gecesi’ne olan kavuşma özlemimizi  ve dualarımızı yüce Mevla’ya ilettik. İnşallah Allah’ımız nasip eder sağlıkla ulaşırız.

            Değerli Okuyucular, Sevgili Dostlar, İlahi rahmetin bol bol ihsan edildiği bir aya veda ediyoruz. Bu ayda fani varlıklarımız sanki birer savaş alanı oldu. İmanlarımızla, nefislerimiz bu alanlarda boğuştu. Nefislerimiz yemek içmek istedi. Kötü alışkanlıklarımızın devamını diledi. Buna inançlarımız karşı çıktı. Dilimizi yalandan, gözümüzü ve gönlümüzü haramdan alıkoydu. Sevgili peygamberimizin oruçlular için yaptığı uyarmaları hatırlattı. Bir aydan beri süregelen bu savaş, Allah’a sayısız şükürler olsun 13 Mayıs Perşembe günü  imanlarımızın nefislerimize karşı zaferi ile sonuçlanacak. Bayram sabahındaki bayram namazı ile Ramazan ayı da bitecek. Her ne kadar devlet kısıtlamaları getirse de sosyal medya ve telefonlar vasıtası ile hasretlikler, dargınlıklar bitecek. Sevdiklerimizi öpüp koklayamasak da , uzaktan da olsa onları bağrımıza basacağız. Hele bayram sabahında büyüklerimizi, yetimleri, hastaları hatırlayıp  sevindirebilirsek soluk ve muzdarip çehreleri güldürebilirsek en önemlisi küs ve dargın olduklarımızla barışabilirsek o zaman ne mutlu bunu yapan dostlara. Nefislerimize karşı kazandığımız bu savaş, bayramla birlikte sona ermemeli. Bu ayda kazandığımız güzel hasletlerimizi her zaman devam ettirmeliyiz. Aksi takdirde kazandığımız zaferin anlamı kalmaz. Yüce Rabbimizin bizden istediği Ramazan içindeki düzenli, temiz ve ahlaklı yaşantımızı bayramdan sonrada sürdürmemizdir.

          Değerli Dostlar, bizim yaşımızda olanlar bayramların anlamını daha iyi bilir. Biraz nostalji yapalım. 1960 -1970’li yıllarda yaşadığımız bayramları hatırladığım kadarıyla biraz anlatayım. Arefe Günü  hep beraber topluca mezarlığa gidilir toprağın altındakilere görevlerimizi yapardık. Akşam camiye gider bayramı akşamdan kutlamaya başlardık. Babalarımızın aldığı kıyafetler yastıklarımızın altında sabahı beklerdi. Bayram geceleri sevincimizden doğru dürüst uykumuz gelmezdi. Sabah namazına büyüklerimizle kalkar, kıyafetlerimizi giyer, bayram namazına giderdik. Bayram namazı sonrası herkes sırayla birbiri ile bayramlaşırdı. Dağıtılan şekerler ceplerimizde ilk bayram hediyesi olurdu. Mahalledeki akrabalarımızın ve sevdiklerimizin ellerini öpmek için onları ziyaret ederdik. Büyüklerimizin verdiği bayram harçlıkları ayrı bir mutluluk verirdi. Akranlarımızla komşu köylere bayrama gider sırayla ev ev gezerdik. Komşu köylerdeki arkadaşlarla futbol maçları yapar doyasıya eğlenirdik. Mevsim şartları bizi etkilemezdi. Gelelim bugünümüze; Kendi ellerimizle oluşturduğumuz sözde “modern” dünyamızda baş döndürücü bir hızla koşuştururken  ailemizi, yakınlarımızı ve komşularımızı ve hatta kendimizi çoktan unutmuştuk. Zira hepsiyle mesafeliydik, kendi gerçeğimizle de mesafeliydik! Bu yüzden bayramlarda bile bazıları herkesi terk edip tatil beldelerine koşuyordu. Kendimizden kaçışımızın farkında değildik. Eski bayramların bütünleştirici, kaynaştırıcı ve birbirimize olan sevgiyi arttırıcı dinamizmini çoktan kaybetmiştik. El öpmeyi ve kucaklaşmayı bırakıp telefonla hal hatır sormakla yetiniyorduk. Ettiklerimiz yüzünden, bugün geldiğimiz noktada ise belli ki kıymetini bilmediğimiz bayram ve bayramlaşma nimeti de elimizden alındı. Artık en yakınlarımıza bile fiziki mesafe zorunluluğu var. El öpemediğimiz gibi sarılmak da yasak! Dahası indiğimiz sokakta, dolaştığımız çarşı pazarda, girdiğimiz dükkânlarda kapalı veya buralara maske takarak gidiyoruz. İşin en kötü yanı ise tanısın ya da tanımasın tüm insanların birbirlerine şüpheyle yaklaşması.En yakınımız bile aksırsa  tedirgin oluyoruz.Malum virüs,  hayatı tüm insanlar için eşitledi, bundan böyle yalnızca müslümanların bayramları hüzünlü değil, diğer inanç grupları için de durum aynı. Virüsün öğrettiği; kederde, acıda, elemdeki eşitlenmeyi acaba sevinçte ve kıvançta da becerebilecek miyiz? Herkes birbirinden kaçıyor. Bu virüsün nereden geleceğini bile bilemiyoruz. Güzel günlere kavuşmak istiyorsak  çok dikkatli olmalıyız. “Ayı görmeden bayram etme. ” atasözü kulağımıza küpe olmalı.

      Buna bayram günü derler:                        Allah isterse bir kişinin işini,

Bal ile kaymağı yerler                              Mermere bile geçirir dişini.

Eskiden adet olmuş                                  İstemezse bir kişinin işini

 Çocuklara harçlık  verirler                            Sütlaç yerken kırar dişini.                                                 

                                                                               İyisi mi biz tadında bırakıp bayram öncesi moralinizi bozmayalım. El ile gelen düğün bayram. ”  Ne diyelim Allah C. C. beterinden saklasın. Bu hafta bayram haftası . Ben diyorum bayram haftası, o anlar mangal tahtası. ” olmasın. Yarın arefe,  perşembe ise Ramazan Bayramı’nın ilk günü. Bayramla ilgili görevlerimizi yapalım. Yoksa Bayramdan sonra kınayı başına çal. ’’ derler.    Bayram namazından önce zekatlarımızı, sadakalarımızı , bayram günlerinde bahşişlerimizi ve çocuklara harçlıklarını verelim. Yalnız dikkat edin: Ceplerinde bol var diye, sağa-sola savurma. Yaptığın yardımı, etrafa davulla duyurma. Bazıları bunu yapıyor. Şunu verdim,bunu verdim diye övünüyor. Bir elin verdiğini diğer el bilmemeli. Biz yine de bayram sevincini  yaşamaya yaşatmaya çalışalım. “Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür. ”diyelim , mevcut halimize şükredelim. Bayramı elimizden geldiğince yaşayıp yaşatalım.

               Bayramlar, mili ve dini duyguların, inançların örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği değerli kutsallarımızdır. Bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir. Ne yazık ki bu bayram, İnşallah son olur, olağanüstü günlere yasaklara  denk geldi. Koronavirüs belasının, dünyayı tehdit ettiği bu günlerde hep beraber, bir arada olamasak da büyüklerin elini saygıyla öpemesek de sevgi ve hasretle birbirimizi kucaklayıp sarılmasak da bu kutsal bayramı kutlayacağız. İnşallah  bundan sonraki bayramlarımız daha farklı kutlar, bayram tadında ve coşkusunda, sevgi dolu, huzur ve mutluluğun doruk yaptığı, büyüklerin ellerinin saygıyla öpüldüğü, küçüklerin sevgi ve şefkat ile kucaklandığı günlere  kavuşuruz. Başta değerli okuyucularımın, akraba ve dostlarımın, Yığılca halkımızın , Türk milletinin,  İslam dünyasının, Ramazan Bayramı’nı ve  ardından gelecek 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını içtenlikle kutlar, saygı ve sevgilerimi sunarım. Bayram tadında kalın, sağlıkla kalın, insanca kalın, dostça kalın, hoşca kalın.

Veli VERGİLİ    :     v.vergili59@hotmail.com      :                     Tel :05064189664

4533 kez okundu.

RAMAZAN BAYRAMI GELİRKEN – Veli VERGİLİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Yığılcanın Sesi Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!